28 Şubat 2010 Pazar

Gün otuz üç: Pazar sineması kuşağı



Sabah çok zor kalktım. Yapacak işim de yok. Akşamüstü İstinye Park'a (eğer becerebilirsem) gidip Jeans Lab, Bershka, Pull&Bear'a bakmak niyetindeyim. (Selen gelip arabayla alırım seni diyor)

O zamana kadar da pazar tembelliği yapıp film izleyeceğim. Fame, Up In The Air, Julie&Julia, It's Complicated arasından var mı önerisi olan?

27 Şubat 2010 Cumartesi

Gün otuz iki: İndirim kaçmaz!



Az önce arkadaşım aradı Bahar Korçan'ın dükkanında indirim ve çay seansı varmış. Bugün hiçbir şey yapmak istemiyorum modumdan mecburen çıkıp, üzerime ne buldumsa geçirdim.

Serdar-ı Ekrem'e gitmişken Galata Şarküteri'nin salatasının ve salamlı sandviçlerinin tadına bakmak niyetindeyim.

Hadi bakalım, bugün başıma neler gelecek?

26 Şubat 2010 Cuma

Gün otuz bir: Online alışveriş




Sabah biraz karanlık başladı yine. Bir türlü uyanamadım, Sertab Erener "Sevdam Ağlıyor"la güne başlayıp, Sezen Aksu "Küçüğüm"le devam ettim. Labneli kızarmış ekmek ve greyfurt suyu bugünkü sabah menüm.

Öğleden sonrayı evde, siteler arası talim yaparak, Zeynep Atınç'ın Sayamota ayakkabılarından birini ısmarlayarak,The Blazar tasarımlarına hayran kalarak, Misela İstanbul'dan çanta bakarak geçirmek niyetindeyim.

25 Şubat 2010 Perşembe

Gün otuz: Bir ay bitti!




Bir ay bitti. Ben giyinmekten sıkılmadım, hatta her gece yarın nasıl bir kombin yapsam heyecanıyla yatağa yatmaktayım. Umarım siz de sıkılmadınız. Hadi devam.

Bugün Vogue'u elime aldım. Bütün moda dünyası onu konuşurken ben geri kalamazdım. Bayıldım. Emre Doğru'nun çekimlerine. 216. sayfadaki Mango eteğini, 217'deki Twist atleti, 212'deki fuşya Penti soketleri istiyorum.

Hemen gidip alın. 8 TL!

24 Şubat 2010 Çarşamba

Gün yirmi dokuz: Vogue benim



Vogue bugün çıktı. 12:25'te gittim. Sırada bekledim. 52 numara benim!!!
Sonrasında Bebek'te Mangerie. Tavuklu salata ve dergi.
Ba-Yıl-Dım. İ-Na-Nıl-Maz. Eş-siz
Kıskananlar çatlasın

23 Şubat 2010 Salı

Gün yirmi sekiz: Makyaj alışverişi


Bu yılın modası morsa, geri kalacak değilim. Giyindim, şimdi çıkıp Inglot'dan far, Estee Lauder'den allık, Sephora'dan oje alacağım!

Öğleden sonra görüşmek üzere =)

22 Şubat 2010 Pazartesi

Gün yirmi yedi: Kararsızım



Bazı günler evden çıkmak kabusa dönüşüyor. Hadi elbise tamam =) nasılsa o konuda çok düşünmek gerekmiyor. Peki altına ne çorap giyicez? Havaya baktım, sıcak gibi geldi acaba dedim kısa mı bugünün gideri? Selen (dün gece bende kalmıştı) deli misin sen dedi, daha şubat ayı bitmedi.

Peki dedim. Son on dakikadır dolabın önünde o mu bu mu diye düşünmekteyim. Çukurcuma'da Tabe Kıyamet Vintagerie'ye gitmek için ne giymeliyim?

21 Şubat 2010 Pazar

Gün yirmi altı: Sarı çoraplarım




Neden bilmem sarı rengini oldum olası çok severim. Yaz, kış, gece, sabah dinlemeden giyerim. Bugün internette gezinirken baktım Marc(Jacobs) da benim gibi sarılara takmış.Parıltılı etekle merserize kazağı birbirine uydurmuş. Hemen şöyle düşündüm tabii: Doğru yoldayım!

Ev. Kitap. Gazete. Kahve. Televizyon. Kıymalı pırasa. Yeşil elma. Akşam Selim'le Deniz uğrayana kadar program budur. Siz ne yapmaktasınız?

20 Şubat 2010 Cumartesi

Gün yirmi beş: Ne giysem?



Akşamın hazırlıkları başladı. Bu gece Refresh The Venue'de Bedük albüm tanıtım konserinde olmayı planlıyorum.

Öğlen çıktım Bershka'dan kot şort, Zara'dan t-shirt, Atlas Pasajı'ndan da şapka aldım. Ama şimdi, makyaj hazırlıkları tamamlandıktan, telefonlar hadi hadi diye çalmaya başladıktan sonra acayip kararsızım. Kısa etek mi giymeli, renkli tayt mı? Beyaz çorap mı, leopar mı?

Bana şunu giy diyip sokağa atacak birkaç arkadaş istiyorum!!!

19 Şubat 2010 Cuma

Gün yirmi dört: Yanar döner!




Denemelere başladım. Akşamki parti için. Önce sarı çorapları üstüme geçirmiştim. Aynada baktım. Beğenmedim. Çıkardım. Sonra Penti'nin yeni yolladığı paketten bir dantelli seçtim. O da soğuk falan olur diye içime sinmedi.

En sonunda geçen sezonun malları bunlar kontenjanından yanar döner çorabımı kaptım. Üstüne de madem bu yılın modası, neon t-shirt'ümü. Ne dersiniz böyle çıkabilir miyim bu gece sokağa?

18 Şubat 2010 Perşembe

Gün yirmi üç: Vogue'u beklerken



Vogue yakında çıkacak. Vogue çok yakında çıkacak. Vogue Mart'ta çıkacak. Sitesini açmışlar: http://www.voguemag.com.tr/ Sabahtan beri eski dergiler elimde, zencefilli çay dibimde (evet biraz hasta gibiyim) müziğini dinliyorum.

Onlarca fotoğrafa baktıktan sonra, bugünü elbette alışveriş günü ilan ettim. İstikamet İstinye Park. Tayt, ayakkabı bir de t-shirt gerek. Yarın parti var, gece var, akşam programları var!

17 Şubat 2010 Çarşamba

Gün yirmi iki: Bir paket geldi!




Dün bir mail geldi Penti'den. Adresinizi rica edebilir miyiz ? diyordu. Bu sabahta kurye kocaman paketle kapımda belirdi. İçinden 25 farklı çorap çıktı =)))
Taşlı ve baskılılara, opakların renklerine, blok desenlilere bayıldım.

Mutlu olmamın iki nedeni var:
1. Çorap manyaklığımın önce Onur Baştürk ve Sibel Arna tarafından yazılmış olması.
2. Bu muhteşem çoraplara para vermeyecek olmanın lüksü ve çorap aşkımın karşılıksız kalmamış olması…

İçinden çıkan notu aynen aktarıyorum: Harika bir proje, öncelikle tebrik ediyor, bizim de çorbada tuzumuz olsun diyoruz. 6 ay boyunca çorapların bizden!

Markaların bu tür projelere verdiği desteği görmek paha biçilemez.Yaşasın sponsorum Penti!

16 Şubat 2010 Salı

Gün yirmi bir: Uyumsuz moda!




Sonia Rykiel ve Moschino Cheap & Chic’in 2010 Resort koleksiyonlarında da görüldüğü üzere bu yıl kıyafetle uyumsuz çanta renkleri, ayakkabılar, takılar pek modaymış. Pembeyle mavi, yeşille turuncu, kırmızıyla sarı birbirine gidermiş. Eh onlar bu konuda gerekli kararları aldıysa ben miyim karşı çıkacak deli =) Yaptım oldu.

Böyle nereye gidiyorsun derseniz, dört apartman aşağıda Ezgi var ona diyeceğim. Madem hava da soğuk McDonald's yiyeceğiz.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Gün yirmi: Spor vakti!




Sabah ayaklarım ve belim ağrıyarak uyandım. Önce hastalanıyorum sandım, sonra anladım ki hamlıktan. O yüzden kararlıyım! Spora başlıyorum. Bugün gidip Cihangir Sports Center'a yazılıcam. Ya Yoga Ya Pilates. Hem fiyatları çok uygun, hem de Selen'le Zeynep ordalar.

Hazır Cİhangir'e gitmişken de diyorum FOL'de son bir hamburger yiyip, Çukurcuma yolundaki Mozk Kostüm Shop'ta biraz oyalansam mı?

P.S. Fotoğrafta gördüğünüz ağrılı bir kızın sporla kendine gelmeden önceki hali =)

14 Şubat 2010 Pazar

Gün on dokuz: Sevgili olsa da olmasa da




Sevgilisi olanın da olmayanın da bugünü güzel geçsin =).

Bakın dışarıda güneş var, eve kapanıp TV karşısında falan durmayın. Mesela Den Cafe Nişantaşı'na gidip eski sevgilinizin eşyalarını kokteyller eşliğinde satın, ya da Arkaoda'da Sir Richard Bishop & Hayvanlar Alemi dinleyin. Kanyon'a mutlaka uğrayıp Aşk Doktorunun sihirli iksirlerinden alın, İstanbul Modern'e iki kişi gidip bir kişi parası verin.

Bugün mutlu olun, kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın!!!

13 Şubat 2010 Cumartesi

Gün on sekiz: Yaşasın Güneş!



Önceki planım şuydu: Akmerkez’e gidip Zara, Mango, Mudo, Yargıcı, Park Bravo gezip kendimi mutlu edeceğim. Alışveriş’e doyunca da Arby’s’de beef&cheddar. Mutlaka!

Ama havayı güneşli görünce şuna karar verdim: Odakule'deki Edo Boutique'e uğrayıp son japon tasarımlarına bir göz atacağım, sonra da Asmalı Mescit Parantez'de akşamüstü mojito'su içmeye.

12 Şubat 2010 Cuma

Gün on yedi: İF başladı




İf İstanbul günü. Sonunda geldi. Girdiğimiz sıralara, okuduğumuz broşürlere, hangi filme gideceğiz tartışmalarına, twitter’dan takipçisi olduğumuz yorumlara değdi. Benim listemde Contakt,Vallahi Ben Yapmadım, Mary&Max ve Her Şeyimiz Meydanda var. Bakalım nasıl çıkacak?

P.S. Bu arada Alexander McQueen'in ölüm haberini alıp çok üzüldüm, Yaprak Aras Şahinbaş'ın (nam- değer Trendometre)bu konudaki yazısını okumanızı öneririm.

11 Şubat 2010 Perşembe

Gün on altı: Şıkşapel




Bizimkiler (Selen, Zeynep, Aslı)süpriz yapmış, akşam Babylon’daki Oi Va Voi konserine bilet almış. Öncesinde de dediler, Peymane’ye gidip kilo kilo et tüketelim.

Hemen gece ne giysem turlarına başladım. Tünel'in taşlı sokaklarında da olsa Pembe Nine West'lerimi seçtim. Hava çok soğuk olmazsa kesin ince çorapla gezicem.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Gün on beş: Galata turu




Bugün çok kararsızım. Gitmem gereken o kadar çok yer var ki, hem rahat hem şık olmanın formulünü bulamadım. Sonra her derde deva ceketim ve gri çoraplarım aklıma geldi. Aynada baktım. Süper olmuşum.

Okuldaki işleri hallettikten sonra Galata taraflarında olucam. Lastik Pabuç, Paris&Texas, Building (Zeynep Tosun, Zeynep Atınç, Ceylan Zigoşlu işleri burada), Simay Bülbül dükkanlarına bakmaya. Almasam da orada beğendiğim elbiseler var uzakta.

9 Şubat 2010 Salı

Gün on dört: Fesleğenli püre




Haber bir: dün kuaföre gittim, saçlarıma dokundurmadım. Ağırlıklı olarak sizin yorumlarınızın etkisi var. Ordan çıkıca da Nişantaşı Nr:39'a uğrayıp dişime göre bir ayakkabı var mı diye bakındım. Bulamadım. Olsun.

Haber iki: Akşam bütün kızları bana topladım. Dedim uzun zamandır görüşmedik, yemek yiyelim. Gittim Coşkun Kasap’tan bonfileleri aldım, Şütte’den de biraz peynir, en son Petek’ten turşuları da yaptırınca evde ziyafet vermeye hazırım. Fesleğenli püre, iyi pişmiş et, beyaz peynirli roka salatası. Menüm. Puanları bol olsun.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Gün on üç: Saç derdi




Şu soruyla karşınızdayım: Saçlarımı kestirsem mi yoksa boyatsam mı? Annem diyor uçlarını biraz aldır, kızlar tutturdu siyah yap tenine ve gözlerine pek yakışır. Şimdi Makas’a doğru yola çıkıyorum. Bakalım artık orada karar vericem.

Başrollerimde
Siyah elbise
Ayakkabı: Nine West
Çorap: Penti
Şapka: Accessorize

7 Şubat 2010 Pazar

Gün on iki: Alışveriş merkezi





Morları giydim de, uygun far bulamadım. O zaman dedim bir Metrocity yapıp Inglot’tan bir iki tane kapiyim. Sonrasında da Hazal’le buluşup Upper Crust’ta pizza yiyim. Kim demiş Pazarları sıkıcı olur diye. Önemli olan doğru insanla, doğru yer. Üstelik Beşiktaş’a inmişken Yedi Sekiz Hasanpaşa’dan portakallı kurabiye de alırım.

6 Şubat 2010 Cumartesi

Gün on bir: Bahar havasındayım




Cumartesi programı: Kadıköy The End’den DVD, Beyaz Fırın’da öğle sandviçi, Arden’de elbise, Karga’da akşamüstü birası. Melis’i ariyim bakalım bana katılacak mı?

Gece Santralİstanbul'daki İstanbul Fashion Week kapanış partisine gel dedi bir arkadaşım. Bu kılıkla mı dedim. Oraya geleceğim?

5 Şubat 2010 Cuma

Gün on: Mavinin gücü




Mavi günümdeyim. Ondan mavileri çektim. Aksamüstü Baja’da Meksika yemekleri yemeye gidiyoruz. Ekip kalabalık. Burritos çekiyor canım fena halde son bir haftadır. Öncesinde ben kesin Kop-art’a bakıcam, belki beğendiğim eteklerde indirim vardır. Belki bir de Melekler Kahvesi’ne uğrayıp falıma baktırırım. Fala inanmam, falsız kalmam!!!

4 Şubat 2010 Perşembe

Gün dokuz: Elbisem etek oldu!




Ay dün şahane geçti. Otto’da yemek yedik, Sofyalı olanda. Sonra da müzik dinlemeye Mono’ya. Bugün okuldan sonra sergi gezeceğiz. Milk Gallery ve Alanistanbul’da oyuncaklar varmış. Cem dedi ki sen bayılırsın. Ceeem! Daha şimdiden bu fikre bayıldım!!!

P.S. Sibel Arna twitter'ında Onur Baştürk blog'unda bana yer vermiş. İnanılmaz heyecanlandım.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Gün sekiz: Karlar Düştü




Off bir heyecan! Gelen on mailin üzerine Selen de arayıp keyfimi sordu. Blog'umu öğrenmiş, takipteymiş.


İstanbul Fashion Days'e giden blogger'lar perşembe 18:30'da Tamirane'de buluşacaklarmış. Onu haber verdi.Trendometre, Urban Confessions, Sibel Arna, İconjane var dedi aralarında. Sen de gitsene. Bi sevindim. Şakası bile iyi geldi.

P.S. Facebook grubumu takip ediyor musunuz?

2 Şubat 2010 Salı

Gün yedi: Çizgili severim



Salı sallandı hakikaten. Yahşi Batı’ya yer ayırtmak istedim. Kalmamış. Yağmur yağınca herkes sinemaya. Soul Kitchen da Astoria’da oynarmış. Napalım toplanıp gidicez. Bir metro alt tarafı.

Öncesinde de Zara'nın ilkbahar koleksiyonuna göz atayım diyorum. Anladığım kadarıyla bu yıl füme ve saten moda. Tam bana göre!